Mayıs 06, 2014

Anlattıklarımı Anlayanlar Anlatınca Anladım...

Ayakkabılarından başlayıp yukarı doğru kendisini son kez süzdü, eliyle tişörtünü yukarıdan aşşağıya doğru sağ eliyle, bir kaç kere okşar gibi ütülemeye çalıştı. Bir şey düşündüğüne gören herkesin inanacağı şekilde gözlerini boşluğa sabitleyerek durup, bir kaç saniye sonrasında düşündüklerine hak vermişçesine kafasını yukarı-aşşağı indirip kaldırarak kendisini onayladı. Bunları yaparken kürsüye sadece iki adım uzaktaydı; bir nevi sahne önünde, genelde sahne arkasında yapılan son hazırlıklarını yapıyor görüntüsü, göreni gülümsetecek kadar samimi ve komikti. Sahne dediğime bakmayın, sınıftan bahsediyorum, daha doğrusu bir amfiden. Sunum yapmak üzeri kürsüye çıkan ve arkasındaki beyaz perdedeki görüntülerden yararlanarak çalışmasını sunacak olan uzun boylu ve sarı tişörtlü öğrencimiz, düşündüğünüz kadar utangaç ya da yaptığı şey konusunda gönülsüz değildi. İlginç değil mi? Herhangi bir üniversite öğrencisinin, sunum yaparken rahat davrandığını göreniniz oldu mu hiç? Ya da insanlara anlatacağı şeyler konusunda kendine atfettiği bir özgüvene sahip birine denk gelen? En azından hakkında bir sunum yapılmasını hak eden bir konu değil mi bu da? Neyse biz uzun boylu ve sarı tişörtlü öğrencimize dönelim. Sunumun başını kaçırmak istemezsiniz değil mi?

Kürsünün başında durup, yüzünü amfide oturanlara döndüğü anda, hala kendi aralarında konuşanlar ve başka şeylerle ilgilenenler mevcuttu, hiçbir şey demeden, sadece kişilerle göz teması kurmaya çalışarak bir kaç saniyede sessizliğin oluşmasını sağladı. Neredeyse yarım dakika kadar süren bu sessizlikten sonra, kalabalık arasından tam 'E ne bekliyor hala?' soru işaretleri yükseleceği sırada, uzun boylu ve sarı tişörtlü öğrenciğimiz, yüksek sesle 'Özür dilerim!' diye bağırarak kapıya doğru ilerledi ve amfinin ışıklarını söndürüp dışarı çıktı. 'E ne bekliyor hala?' şeklinde süregiden soru işaretleri bulutu, kendisini 'E ne oldu ki şimdi buna?'ya bırakıyordu ki kendini, ışığın sönmesiyle kendisini beklemediği bir karanlığın ortasında buldu herkes, pencerelerin tamamının perdelerle kapanmış olduğunu ancak şimdi anlayabiliyorlardı ve daha buna hayret edemeden beyaz perdede gördükleri uzun boylu ve sarı tişörtlü öğrencinin aynı amfide, aynı kürsü önünde, 'Merhaba arkadaşlar!' diyerek başlayan videosuyla karşı karşıya buldular kendilerini... Bu sürpriz sonrası ufak kikirdemeler ve gülüşmeler videodakinin, 'Evet arkadaşlar, sunumum başladı...' demesi sonrası ufak bir kahkahaya da sebep oldu. Videoda bunların hepsi düşünülmüş olduğundan, kahkahaların durulması için konuşmaya bir kaç saniye ara verip, 'Sunumumda anlatacaklarım, bir nesnenin her özne için ve her özneye göre farklı anlamlarda olabileceği ve bununla birlikte resim, video hatta dilin bile bu farklı algı konusuna çaresiz kalacağıyla ilgili...' cümlelerini söylediği sırada kapı açıldı ve içeriye uzun boylu ve sarı tişörtlü öğrencimiz (kısaca UBSTÖ) girdi gülümseyerek. Ekrandaki video öyle bir anda durmuştu ki, videodaki UBSTÖ, içeri birinin girdiğini fark etmiş gibi kapının olduğu tarafa doğru dönmüş ve gelenin kim olduğuna bakıyordu. İçeri giren UBSTÖ da bu espriyi herkes için açık etmek için, önce ekrana dönüp eliyle selam verdi ve daha sonra salona dönüp, 'Şu an ben burada durarak videodaki görselde anlatılanı mı olumluyorum, yoksa benim video dışındaki salt varlığım bile anlatacağım şeyleri farklı kılmış mı oluyor?' dedikten hemen sonra elindeki kumandayla ekrandaki videonun hareket etmesini sağladı. Kürsüdeki UBSTÖ kürsünün hemen yanındaki ufak sandalyeye oturup, perdeye döndü ve videodaki UBSTÖ, 'Girişi bu karmaşık cümlelerle yaptığımdan ve ilerisi için bir berraklığın sunumu iyi yönde etkilyeceğini düşünerek bir örnekle konuyu detaylandırmak istiyorum...' dedi ve devam etti, 'Bir manzara fotoğrafı, manzaranın kendisiyle asla bağdaştırılamaz. O sadece iki boyutlu bir görselden, başka bir şeyden ibarettir. Ve aynı şekilde bu konuştuğumuz kağıda bastırılmış fotoğraf, bir kör için bir manzara fotoğrafı değil, bir kağıt parçasıdır. Mavi ise hiçbir şeydir. Doğuştan kör bir insana maviyi anlatmak imkansızdır... Başka bir örnekle devam edip, iyice derinlere gidelim istiyorum...' dedikten sonra videodaki UBSTÖ, arkasındaki beyaz perdeye dönüp, bir yazı yansıttı ekrana:

"iki adam karşılıklı olarak, duruyorlardı."

Ve yazı ekrana geldikten sonra salona dönüp, '3 tane farklı ressama, bu yazı okutuldu ve okuduklarını çizmeleri istendi. Ve çizilen bu 3 resimde ne gördüğünü söylemesi için de, her resim için 3 farklı insanın fikri alındı. Sonuç: 1 cümle, 3 farklı resim, 9 farklı yorum. Birisi tartıştıklarını iddia etmişti gördükleri üzerine, birisi galiba üzgün olanı teskin ediyor beriki dedi, eşcinsel bir çift olabilir bunlar dedi birisi, güzel bir gün batımı resmi dedi birisi de... iki adam karşılıklı olarak, duruyorlardı...' diye cümlesini bitirdikten sonra görüntüdeki ekran dondu, sandalyede oturan UBSTÖ ayağa kalktı ve ''Çingene' kelimesinin tek bir anlamı olduğunu iddia edebilir miyiz? Kimisinin iyi, kimisinin kötü, kimisinin duygusuzca tanımlayacağı, anlamı tutarlılık göstermeyen bir kelime, diğer milyonlarcası gibi...' Tam o sırada donan ekranın tekrar hareket etmeye başladığı görüldü ve videoda sunum yapan UBSTÖ'nün arkasındaki beyaz perdede gösterdiği bir sonraki fotoğrafın bikinili bir kadın olduğu ve o fotoğrafı hızlıca geçip utandığı ve özür dilediği görüldü herkes tarafından. Önce videodaki sınıfta bulunanların kahkahası ve ertesinde donan ekran sonrası amfideki kalabalığın kahkahası duyuldu. Önce perdedeki yüzü kızaran UBSTÖ'ye, daha sonra da salondaki kahkaha atan insanlara dönen UBSTÖ, 'Şu an ne gördünüz? Bir aksilikle karşılaşıp utanan bir adam mı? Bir aksilikle karşılaşıp utanan bir adamın videosunu mu? Videodaki ben olduğuma göre, bu utanç bana mı aittir? Videoyu ben hazırladığıma göre, bu bir danışıklı dövüşse, ortada bir utançtan söz edilebilir mi? Videodaki amfide de fotoğraf sonrası kahkaha atan insanları duymuşsunuzdur, haliyle orada da esas olarak bir sunum yapılıyor ve bu utancın gerçekliğinin söz konusu olma ihtimali var, gibi mi? Peki, kişi hangi durumlarda utandığını hisseder? Burnuyla oynayıp, sümüğünü masanın altına sürten insan, birine yakalanmadığı sürece utançtan bir eser göstermez. Burnuyla oynayıp, sümüğünü masanın altına sürten insan, bir restorandaysa ve garsona yakalanmışsa, bir restorandaysa ve bir müşteriye yakalanmışsa, bir restorandaysa ve ilk buluşmasını yaptığı tuvalete gidip-dönen flörtüne yakalanmışsa, annesine ya da kız kardeşine yakalanmışsa... Hemen hemen hepsinde farklı bir duygunun içerisinde olur bu burun canavarı. Oysa eylem, aynı eylemdir. Videodaki utanan adama bakıp, kaçınız o adamı benimle eş gördü ve o utancı bana yansıttı diye sorsam acaba kaç kişi elini kaldıracaktır? Sorulacak çok fazla soru var, verilecek çok fazla cevap var gibi gözüküyor, oysa aynı, tek bir duruma baktığımızı düşünüyordum ben... Peki ya ben de birinin anlatımıysam? Birinin bir video içerisinde anlattığı bir sunumu açıklayarak bir sunum hazırlayan bir adamın videosunun sunumu; izleyene ne anlatır. Konu her kademe için farklı bir anlatı mı içerir? Buna verilecek bir cevabınız var mı?'

Video dondu... Ekrana bakarken, oturduğu sandalyeden kalkan beyaz saçlı, kirli sakallı orta yaşın üstünde bir adam ayağa kalktı ve 'Evet arkadaşlar bir yorumunuz var mı?' diyerek yüzünü gülümseyerek salona döndü...

Bilgisayar başında sıcaktan üzerindeki tişörtü çıkarmış olan kısa boylu çocuk, herkesin ilginç cümlelerle paylaşıp durduğu videoyu izlerken, onca şeyden sonra yaşlı adamı gördükten sonra, 'sikerim videosunu ha!' deyip, ekranı kapattı.
 

1 kişicik 'iyiki varsın Vodvil' didi.:

Adsız dedi ki...

Son kademedeki dinleyici düzeltiyorum okuyucu olarak diyorumki her kademede utanma duygusunun yansıtılması daha da azalır ve bilgisayarı kapatan çocuk gibi söverek konu kapatılır.Zira haleti ruhiyem şu an öyle.Yazasım geldi selametle

Yorum Gönder

Küfür de edebilirsin, serbest.