Şubat 15, 2010

Jack London, Che, Balık ve Kamil Abi

O zamanlar 14-15 yaşında filandım...Sözde devrimci, sözde kitap-gaste okuru özde gerizekalıydım...Her kitabı okumaya çalışıyor hiçbirini bitirmiyor ve eksiksiz hiçbirinden bir bok anlamıyordum...Ve tabi büyük solculardandım.Ama nedense elime aldığım hiçbir kitabı bitirmememe rağmen hepsini okuduğuma inandırabiliyordum kendimi, ama asıl yaptığım internetten özetleri ve yazarları okumaktan öte değildi...Ama o kadar inanıyordum ki kitabı okuduğumda mesela benim gibi devrimci takılan arkadaşlarımla tartışmaya girdiğim zaman hemen:

-Abi hiçbir şey bilmiyorsunuz sizinle tartışamam! kapitali okudun mu? yok, che okudun mu? yok, o zaman boşa konuşuyorsun! diyordum yüksek ve otoriter bir sesle...

-Sanki sen okudun ya hepsini diye cevap geliyordu gecikmeden, fakat ben hazırlıklıydım:

-Kapital 4000 sayfa zaten oku oku bitmez ama ben okuyorum hepsini, başka yazarların eleştirilerini okuyorum, diyalektik yapıyoruz oğlum tabi biliyorum öyle basit değil, che mesela o kadar kolay değil okumak, che doktor mesela!

-Biliyorum doktor olduğunu...

-Evet abi o kadar kolay değil, okuyacaksın, marksizm bilmeden lenin okumadan olmaz bu işler, fidelin hayatını okuman lazım.

-Doğru okumak lazım tabi.

Evet sürekli bu ve buna benzer diyaloglar oluyordu ve sonunda kazanan ben oluyordum ama dediklerimin hiçbirini bende bilmiyordum ve de okumamıştım ama bildiğime, okuduğuma o kadar çok inanmıştım ki, öyle bir gerizekalıydım işte...

Bu dönemde bir dostoyevski romanı alıyordum elime ilk 20 sayfayı okuyordum sonra başka bir jack london kitabı bulunca bırakıyordum onu başlıyordum öbürünü okumaya sonra onuda yarım bırakıyordum ve internetten kitapları ve yazarları inceliyordum.Ve sürkeli yazar olmaya özeniyordum...

Ve anlatacağım hikayeye buradan geliyorum, Jack London'un hayatı beni çok etkilemişti, daha 13 yaşında balıkçı teknesinde açılıyordu, geziyordu, çalışıyordu ve bu sayede kocaman romancı olmuş diyordum, e o zaman benim de birşeyler yapmam lazımdı.

O yıllarda denizin dibinde bir sitede oturuyorduk ve çocukluğumdan beri hem kargıyla hem sallamayla balık tutmaya giderdik sitedekilerle, ama bu öyle birşey değildi ki adam tekneyle açılıyordu, kargıyla aynı olur muydu hiç!Yazar olmak istiyorsam, yapmalıydım hepsini...

Site denizin dibinde olduğu için hergün balığa giden abiler olurdu, ben de aldım sallama tahtamı gittim abilerin yanına beni de götürsünler deye, anneme de söylemiyordum izin vermez deye...

-Abi ya ben de açılayım mı sizinle, ben biliyorum balık tutmayı hem oltam da var -oltayı kaldırıp gösterdim-, yem de getirdim -bakkaldan 1 somun ekmek almıştım poşeti gösterdim-, dedim zaten tanıyordum abileride onlar ne zaman tekneyle dönse tuttukları balığa bakardım bir de tekneyi itmeye yardım ederdim...

Abilerden biri geldi ekmekten bir parça kopardı:
-Ekmekle tutulmaz, dedi, karides lazım.
-Nerden bulacam karidesi?
-Alacan oğlum.
-Sizde varsa ya fazla ben gelsem sizinle?
-Hem bu olta da olmaz diplik lazım.
-Diblik mi?,
-Diblik değil diplik lazım, dedi sonra ekmekten bir parça daha kopardı, ben şansımı denemeye devam ediyordum.
-Abi sizde varsa ya fazla olta bana verirsiniz ben size alırım yarın karides de oltada ha abicim?

Poşeti elimden alıp ekmeği bölmeden ısırmaya başladı:
-Ne diyon Kamil gelsin mi, dedi teknenin çapasını düğümleyen arkadaşına.
-Başımıza iş açmasın?
-Yok ya abi ben zaten çocukluktan beri tutuyorum balık, biliyorum yani, tekneyle de açıldım bizim arkaaşlarlan, dedim hevesli hevesli.
-Annen kızmasın sonra bize?
-O niye kızıyorki, bana ne karışsın o, ben biliyorum hem balık tutmayı abi.
-İyi gelsin hem öğrenmmiş olur.
-Heyyyt bee, sağol abi dedim hemen teknenin içine oturdum.
-Napıyon oğlum kalk, daha denize itecez bunu.
-Biliyorum ya bir baktım yerime diye tamam itelim hadi, dedim güya bozuntuya vermiyordum.

Tekneyi iterken acayip kıçımı yırtıyordum gözlerine girebilmek için ama bana ihtiyaçları olmadıkları zaten belliydi, denizin dibine gelince beni tekneye oturtup onlar soktu suya, 2 dakikada açıldık hemen.

Tekne açıldıkça ben bir seviniyordum, bir gülüyordum sanki Yazar olma maceram başlamışta ilk kitabımı bitirmeme az kalmış gibi mutluydum.Sonra bunlar yeterince açılınca çapa atıp, oltaları bırakmaya filan başladılar benim bir midem bulanmaya başladı, ama bozuntuya vermeden bende karides takıp oltayı attım denize, ama kustum kusacam.
-Lan madem deniz tutuyor niye geldin! dedi hemen Kamil abi.
-Yok ya ne tutması, bişeyim yok.
-Olursa da karışmam bekleyeceksin.
-Beklerim ya iyiyim ben. dedim.

5 dakika daha geçti ben kustum denize, Kamil abi bir tokat attı yüzüme:
-Tamam abi ya iyiyim ben, çok yemek yemiştim ondan oldu, dedim.
-sus amına koduğum, kus kusarsan banane, bekliceksin oğlum.

Sonra bir yarım saat içinde 3 kere daha kustum ben, oltayı zaten bırakmıştım balık malık umrumda değildi ama bayılacak gibiydim birde arada sırada kamil abi tokatlıyordu...
Onlar arada balık çekince seviniyordum, 'ooo abi iyi çektin haa...' gibi terimler kullanıyordum, 'allahalla çupraya bak be!!' filan diyordum ama siklerinde değildim benden gıcık kapmışlardı.

bir yarım saat daha geçti ben ara ara kusmaya ve Kamil abiden dayak yemeye devam ettiğim sıralarda annemin deniz kenarından bize bağırdığını fark ettik.Kamil abi yüzüme yüzüme vura vura:
-Lan hani annen birşey demezdi, amına koyim lan senin, miss gibi de balık vardı, atim mi lan seni buradan denize ha atim mi? dedi bir taraftan da elleriyle beni kavramış sarsıyordu, cidden atacak sandım ağlamaya başladım:

-Atma abicim ya...özür dilerim abicim valla atma ya, lütfen bir daha gelmem annem de izin vermişti yemin ediyorum vermişti atma abi ya... diye sayıklıyordum.
-Tamam lan tamam ağlama annen birşey yaptık sanacak dedi Kamil abi bıraktı beni.
-Yok ya abi annem ne sansın ki dedim ben hala ağlıyordum.

Kıyıya kadar yaklaştık annem hemen bağardı:
-Küçük çocuğu ne götürüyorsunuz öyle oğlum, aaa ayıp ama olur mu!
-Yenge annemden izin aldım, dedi biz ne yapalım.
-Küçücük çocuğun sözüne mi inanıyorsunuz yahu koca kazık olmuşsunuz!
-Yaa annee! diye bağırdım ben ağlamamak için zor tutuyordum kendimi, sonra beni attılar tekneden onlar tekrar açıldı, bende annemin zıttına siteye doğru koşmaya başladım, annemde arkamdan:
-Allah belanı vermesin, eşşekk seni, almam vallaha almam böyle gelirsen eve, temizlen gel iyice sokak çocuğu oldun, pis, eşşek herif! diye bağırıyordu...

Ama ben dersimi almıştım Jack London gibi bir yazar olamayacaktım ama birtek o mu yazardı benim daha örnek alacağım niceleri vardı ve Dostoyevski'yi örnek aldığımdan ötürü başıma gelenler, bu olayın ertesinde olmuştur fakat o da başka bir yazının konusu...

8 kişicik 'iyiki varsın Vodvil' didi.:

absalom dedi ki...

hahahhaaaa
olur be vodvil.
hepimizin başından geçmiştir.
ben de tolstoy olucaktım savaş ve barış neymiş ulan daha iyisini yazıcam ben açılın lan höyyt felan diyodum:))

kont bezuhov gibi yürüyodum onun cümlelerini kullanıyodum.
kız arkadaşım bi yamuk yapsa natashasın işte zilli diyodum.
ah ahhhh.
ah.

yannız martin eden sağlam romandır.
bitirmediysen hala onu bitirmeni tavsiye ederim.
kamil abiyede teessüf ettim minnacık çocuğa ne öle tokat mokat hahaaaaa.

voodoo dedi ki...

son birkaç yazını okurken aklıma hep uğur gürsoyun fırat karakteri geliyor, sanki onun ağzından yazılmış gibi birazda ersin karabulutun sandıkiçi falan.

VodviL dedi ki...

: )) Martin Eden şahanedir ve o derece üzücüdür.

voodoo eğer onların verdiği tadı verebiliyorsam iyi, onlardan çalıp yazıyor gibiysem kötü.
bende uykusuz severim ama umarım araklamıyorumdur birşeyler ki arakladığımı sanmıyorum.

victoria dedi ki...

adamlar seni ilk alınca içimden anam şimdi vodvilime tecavüz neyim etmesin bunlar diye içimden geçmedi değil :d

a. dedi ki...

Bence çok güzel bir anı. Kendini şanslı hissetmelisin:))

küçüktürüç dedi ki...

Daha bugün çocuklukta yaptığım gerzeklikleri hatırlayan biri olarak çok güzel bir yazı olmuş, eğlendim. :)

Pınar Ebru dedi ki...

Ben de sandıkiçi okuyor gibi hissettim ya. Niye ki?

Alchemist dedi ki...

bence legindork'a özenmelisin. kafan rahat olur.

Yorum Gönder

Küfür de edebilirsin, serbest.